Savaş döneminden etkilenen moda da kısıtlamalara gitmişti.
Elbiseler daraldı, etekler kısalarak diz hizasına çıktı. Piyasada bolca
bulunan üniforma takıları yani vatkalar, apoletler ve şeritler işte bu
tarihlerde sadeliğe biraz renk katması için moda dünyasına katıldı.
Erkekler de üniforma giymedikleri zaman kruvaze ceketler ve duble
paçalı bol pantolonlar giymeye başlamıştı. Ve tam da bu günlerde
Christian Dior isminde bir tasarımcı tüm bu kısıtlamalara bir dur
diyerek Yeni Görünüm’ü ortaya attı. Üst kısımda bele kadar vücuda
oturan, belden itibaren aşağı bollaşarak inen, diz altı boyu etekleri
tanıttı ve savaş sonrası kumaş kıtlığının aksine bol keseden kumaş
kullanmasıyla büyük sansasyon yarattı.
50’lere
geldiğimizde de Dior’un geniş etekleri popüleritesini korumaya devam
etti. Ama savaşın etkisinden kurtulan Avrupa yavaş yavaş paraları
saçmak için yer arıyordu. /Daha doğrusu bayanlar, ehem/ Savaş
sonrası onca yapılması gereken şey varken nasıl oluyor da büyük
miktarlarda para moda endüstrisinde dönüyordu? Aslında açıklaması
basit. Savaş sonrası azalan erkek nüfusuyla birlikte kadınların sayısı,
toplumdaki yerleri ve güçleri artmıştı.
50’ler kadına
kadın sıfatının gerçek anlamda verildiği yıllardı. Dar pantolonlar,
vücudu saran elbiseler ve etekleri dize doğru daralan tayyörler bu
yılları etkisi altına aldı. Onca şık bayan tabi ki yanlarında kalas
misali duran erkekle takılmıyordu. İşte erkeklerin modaya ilgi
göstermeleri daha doğrusu bayanlar sağ olsun ilgi göstermek zorunda
kalmaları da bu dönemde başladı. Takımlar sporlaşarak günlük kullanıma
uygun hale getirildi. Spor ceket kavramı bu dönemde ortaya çıktı ve
belki de moda tarihinin bence en yüz karası icadı Hawai gömlekler
50’lerle birlikte yükselişe geçti. Hayır, Hawai gömlekle sorunum yok.
paylasimlar icin saolun:))
YanıtlaSil